Merhaba mitoloji severler… Bugün farklı bir mitolojik anlatım yapmaya çalışacağım size. Daha öncekilere benzetmemeye ve yazılar yazdıkça, daha da üstüne koymaya çalışıyorum.

Mitolojik çağda; biliyorsunuz ki, evcil hayvanlar mevcuttu ve tanrılarla, tanrıçalarla birlikte yaşıyorlardı. Bazı tanrılar ve tanrıçaları betimleyen hayvanlar da vardı elbette. Peki ya bu hayvanlardan bir tanesi, insanlığa düşman olsaydı? Evet, bahsettiğim hayvanın kim olduğunu tahmin edersiniz. Ruh hastası ve ne yapacağı kestirilemeyen varlıklardan bahsediyorum; Kediler…

Bu hikâyenin başrol kahramanı kim olacak? Mitolojide, aklınıza gelemeyecek o kadar çok isim var ki, sadece Perseus’tan ibaret değildir mitoloji. Başrolümüzde “Arakne” var bugün. Kendisi Athena’ya savaş açan ve ceza olarak örümceğe dönüşen Lidya’lı kızdır. Bu hikâye kronolojik olarak bu olaydan önce geçiyor. Hem bildiğiniz mitolojiyi öğreterek hem de bilmediğiniz mitolojiyi öğreterek yola devam ediyoruz.

İnsanların yaşamadığı bir alternatif gerçeklikte, kedilerin hüküm sürdüğü bir zamandayız şu anda. Buranın yönetiminde Kral Negro ve Kraliçe Orbit var. Onlar geçmişte insanlar tarafından zorbalığa uğramış ve intikam yemini etmiş iki kedi sadece. Adı ne miydi bu dünyanın? Negro… Bu gerçeklik insanlığın da ötesindeydi, gelişmişlik olarak. (Okudukça göreceksiniz, ne kadar geliştiğini)

Hayır, hayır… Bundan bahsetmiyorum. Eğer aklınıza bu geldiyse, acıkmışsınız demektir. 🙂

Bu gerçeklikte; dünyanın kuzey tarafına Negro, güney tarafını ise Orbit yönetmekte, kediler ise uyum içinde yaşamaktaydı. Yaşayan tüm kedilerin ilk soyu, ilk atası bu iki safkan ırka dayanıyordu. Kendi para birimleri olan Mia’yı kullanıyorlardı, kendi savunma sanayisini geliştirerek silahlar yapıyorlardı, bir gün insanlarla karşı karşıya geleceği günü bekliyorlardı. O gece yine Negro uyumamıştı ve Negro’yu insanların gerçekliğinden çalarak, buraya getiren  “Marta” yanına gelmişti. Marta, Negro’nun akıl hocasıydı.

Marta; Niye uyumadınız kralım? Yine o aynı rüyayı mı gördünüz?

Kral Negro; Evet, beni ilk terk ediş anını gördüm yine ve bir intikam yolu arıyorum yıllardır. İnsanların bulunduğu gerçekliğe geri dönmenin planını yapıyorum. Bir şekilde o kapı yine bana açılacak? Oraya dönüp, tüm ölümlü yaşamı bitireceğim ve o dünyanın da hâkimi olacağım.

Marta; Kızgınlığınızı anlıyorum kralım ama intikam ateşinin size zarar verdiğini düşünüyorum ben. Burada bir eviniz var, yönettiğiniz bir krallık var, güzeller güzeli bir eşiniz var. Oraya dönüp, yok etmek akıl kârı değil.

Kral Negro; Bana zarar veren o sahibimi, yüzünü, sesini ve adını bile unutamazken, bu ateşin sönmesinin tek bir yolu var. O da bu savaşı başlatmaktır.

Adı… Talya’ydı. Negro’yu bu kadar insanlık nefretine düşüren kişi oydu. Üstelik, bir köpek bile sahiplenmişti ama yaptığı hata büyük bir şeye mal olabilirdi.

Marta; Peki ya istediğinizi elde edince? Ne yapacaksınız?

Kral Negro; Onları kölem olarak çalıştıracağım.

Eyvah eyvah… Negro baya kızmış görünüyor sevgili okuyucular. Baksanıza, kin tutmuş vaziyette insanlığa. Yok etmekten de beter edebilir bizi, kölesi yapabilir.

Arakne’nin tarafında neler oluyor? Arakne’nin bulunduğu tarafta ise; Thalos Dağı’nın yamaçlarında da bir imparatorluk yaşıyor, kendisini insanlardan soyutlamış şekilde. Tahmininiz var mı? Dogania İmparatorluğu… Evet, yaklaşan savaşta insanları belki kurtaracak olan ve sadece köpeklerin yaşadığı bir imparatorluk.

“Dogania” ismini kafamdan uydurdum ama bu isim bana çocukluğumdan bir parçayı hatırlattı. Bilenler olduğuna adım gibi eminim… 🙂

Bu imparatorluğun başında ise; Kraliçe Sheriko vardı. Kendisinin insanlık soyuyla hiçbir sorunu yoktu ama kendilerini soyutlamışlardı insanlıktan. Onların da, baş düşmanları vardı elbette. Sheriko’da aslında Negro ile aynı kaderi paylaşıyordu ama Negro’dan tek farkı intikam peşinde değildi. Sadece insanlardan uzak yaşamaktaydı.

Peki, bu tarafta Arakne’nin nasıl bir etkisi olabilirdi? Bir cadıdan satın aldığı parça vardı elinde kendisinin ve yılın sadece bir günü ortaya çıkan dilek kuyusuna atacağı parçayla. O dilek kuyusunun adı; “Ericho”

Bu bilgiye bir cadı sayesinde ulaşmıştı. Sadece üstün varlıkların, kadim güçlerin bilebildiği bir kuyunun varlığından artık haberdardı ama dileyeceği dilek dünyanın sonunu getirecekti. Arakne, Ericho’ya doğru yola çıkmıştı ve kuyuyu bulmuştu.

Arakne’nin büyük bir kayıp yaşamıştı geçmişte. O, kendi hatası yüzünden kedisinin uçurumdan düşüşünü izlemişti ve yıllardır bu vicdan azabıyla yaşıyordu. “Mia” ismindeki kedisi onun yokluğunu asla dolduramıyordu, onu özlüyordu. Onun ruhunu istiyordu, ona fiziksel olarak sarılmak istiyordu. Kuyunun başına gelerek;

Senden tek bir şey istiyorum Ericho! Negro’yu bana geri getir, hangi şekilde olduğu fark etmez. Onu istiyorum. Bu tesadüftü işte. Aynı isme sahip olması… Kral Negro’ya insanlıktan intikam alma şansını veren, kapısını açan Bu isim benzerliği, çok büyük bir karışıklığa yol açacaktı. Bu dileği diler dilemez, gökte bir yarık açıldı ve anında kapandı. Ne olduğunu anlayamamıştı Arakne. Ve bir anda kendisini Negor Gezegeni’nde buldu, etrafını kediler sarmıştı. Ona bakıyorlardı ve kokluyorlardı. Bu varlığın “Kim?” olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.

Sizin aklınıza “Mia” denince kim geliyor? Benim çocukluğumdan bir parça geliyor. Böyle araya ufak tefek soslar atmamın iyi olabileceğini düşünüyorum. Hem mitolojik, hem de nostaljik devam ediyoruz.

Negro Gezegeni’ne dönüyoruz. Tam da Marta ila konuşmasını yaptığı gece Negro’nun dileği gerçek olacaktı. Gökte bir yarık açıldı ve anında kapandı. Ne olduğuna anlam verememişti. Hemen telepati yoluyla Orbit ile iletişime geçti Negro.

Negro; Ne olduğunu gördün mü Orbit? Bunun ne olduğuna dair bir fikrin var mı? O gökyüzüne ne oldu bir anda? Anlık bir şeydi.

Orbit; Evet, evet… Gördüm ben de. Ne olduğunu anlayamadım.

O esnada Orbit’in yönettiği tarafta, “Kırmızı Kod” ile alarm verilmişti. Orbit, ne olduğunu anlayamadı ilk başta. Arakne, onun bulunduğu taraftaydı şu anda.

Orbit; Negro! Acilen güneye gelmen lazım. Burada anlamadığımız şeyler oluyor. Kırmızı kod ile alarm verildi az önce. Bu, yıllardır yaşanmamış bir şeydi.

Negro, anında Marta ile birlikte ışınlanarak Orbit’in yanına geldi. (En başlarda ne demiştim? “Bu gezegendeki imparatorluk insanlığın da ötesinde bir teknolojiye sahip ve okudukça göreceksiniz.”)

Negro; Bu kaos ortamı da neyin nesi? Yıllardır barış ve huzur ortamını sürdürürken, neler oldu bir anda?

Güvenlik görevlileri olan Med‘ler geldi yanlarına ve rapor vermeye başladı;

Nereden geldiğini bilmediğimiz bir varlıkla karşı karşıyayız. Bir insanoğlu bulduk, Ipharon Gölü’nün kıyısında. Getiriyorlar şimdi onu buraya.

Negro; İnsanoğlu mu? Bizim bulunduğumuz gezegene, imparatorluğa mı? Bu nasıl mümkün olabilir? Marta, bu mümkün olabilir mi?

 Marta; Bu görülmüş bir şey değildi bugüne kadar. İnsanoğlunun buraya gelmesinin bir yolu olduğunu bilmiyordum bile. Ya sen Kraliçe Orbit?

Orbit; Ben de bilmiyordum.

O esnada, elleri bağlı şekilde Arakne’yi getirdiler yanlarına. Ama onları bir şok, Arakne’yi de ayrı bir şok bekliyordu. Negro, yıllar önce ölümüne sebep olduğu kedisinin aynısıydı. Bu benzerlikti onu buraya getiren ve insanoğlu ile büyük bir savaş başlatmasına sebep olan. Negro için bir şans doğmuştu artık. O yıllardır beklediği şans…

Arakne şaşkınlığını atlatarak; Negro? Bu sen misin? Cidden karşımda canlı şekilde duruyor musun? Sen o uçurumdan düşmüştün. Şimdi nasıl olur da… Ben anlayamıyorum. Senin ölümünü izledim ben. Şimdi karşımda duruyorsun ve etrafım yüzlerce, binlerce, onbinlerce kedilerle sarılı durumda…

Negro; Sen neden bahsediyorsun? Ne ölmesi? Biriyle karıştırdın sanırım sen beni. Ben seni ilk kez görüyorum ve sen bir insansın. Buraya nasıl geldiğini açıklayacaksın. Sen benim çıkış biletim olabilirsin. Yıllardır aradığım anahtar sensin.

Arakne ne olduğuna anlam veremiyordu. Karşısındaki oydu işte, uçurumdan düşen kedisiydi. Arakne’nin yanında onu buraya getiren, cadıdan aldığı parça da vardı. Negro onu gördü ve direkt eline aldı. Ama eline aldığı gibi, elini yakmıştı ve can havliyle attı elinden. O parçayı sadece Arakne tutabilirdi ve geri dönüş kapısını sadece o açabilirdi. Açmak için beklemesi gereken bir an vardı; “Mavi Dolunay”

Arakne; Tekrar söylüyorum Negro! Sen benim kedimdin ve sen öldün ya da öyle sanıyordum. Şimdi karşımdasın işte. Hadi Negro! Eve dönelim artık. Sen Arakne’nin Negro’suydun, hatırlasana…

Negro; Arakne! Demek ismin bu… O zaman ben de tekrar söylüyorum. Ben senin değilim. Ben koskoca bir gezegeni, imparatorluğu yönetiyorum. O sandığın kişi değilim. Bir hayaleti bulmak için karanlıkta uçuyorsun şu anda sen ama o sandığın kişi olmadığıma emin olabilirsin.

Arakne anlamsız bakışlar arasında gökyüzüne baktı ve gece olduğunu fark etti. Gökyüzündeki ayın rengi bu gece Mordu. Aradığı gece bu değildi. Arakne o gece bir zindanda geçirdi geceyi ve geri sayım yapmaya başladı geri dönmek için.

Negro o esnada ne yapıyordu?
Aklına bir fikir gelmişti onun da. Arakne’yi kullanacaktı. Onun kedisiymiş gibi yapacaktı ve tüm ordusuyla insanlığa saldıracaktı. Dünya yine bir tehlike ile karşı karşıyaydı ama koruyucusu yoktu. Tanrılardan bile üstün varlıklardı belki de ellerindeki teknolojiler ile kediler.

Orbit, Negro ve Marta toplantı hâlindeydi. Savaş hazırlıkları emrini vermişti bile. O dediğini yapacaktı. Yapmak için yanıp tutuşuyordu.

Orbit; Yapacaksın, değil mi? O dediğini yapacaksın. Seni intikam duygusu yiyip bitiriyor. Görmüyor musun? Niye insanlığa savaş açıyorsun? Kötülüğe maruz kalmış olabilirsin ama tüm insanlıktan çıkarma hıncını. Bak barış içerisinde yaşıyoruz bu gezegende. Sana Marta tarafından bir şans verildi. O şansı kullandın artık.

Negro; Siz ne derseniz diyebilirsiniz ama ben kararımı çoktan verdim. Fethetmem gereken bir dünya var ve çıkış biletim ayağıma kadar geldi.

Negro, cevapları almak için Arakne’yi getirtti ayağına ve kedisi gibi davranmaya başladı.

Arakne; Hatırlayabildin mi beni sonunda? Az önceki davranışların neydi öyle? Bir kediye yakışmayan davranışlardı bunlar. Senden sonra “Mia” isminde bir kedim oldu ama yokluğunu, boşluğunu dolduramadı asla.

Ah Arakne! Bu kadar saf olmak zorunda mısın? Kediler kıskanç varlıklardır unuttun mu? Daha çok kışkırttın şimdi Negro’yu.

Negro; O uçurumdan düştükten sonra, Marta beni buldu ve buraya getirdi. Ölmek üzereyken beni buldu ve bana ikinci bir şans verdi. Şimdi ise karşındayım. Eve dönüş zamanı geldi. Evimize! Ama bana bazı cevaplar vermen gerekiyor. Burayı nasıl buldun? Nasıl gelebildin bir anda? İnsanların buraya gelmesi mümkün olmamalıydı.

Arakne, başladı anlatmaya en baştan… Cadısından tutun, mavi dolunaya kadar… Negro tüm istediği bilgileri almıştı artık. Sadece o geceyi beklemeliydi. Kıyameti ertelemenin bir yolu yoktu artık.

İşgal hazırlıkları son sürat devam ederken, Negro’nun istediğ o gece çoktan gelmişti bile. O gece mavi dolunayın gecesiydi. Açık bir alanda elindeki parça ile birlikte Arakne dönüş dileğini tutuyordu ama görünmez bir şekilde ordusu da oradaydı Negro’nun. Etki alanında tutmalıydı ordusunu ve Arakne dileğini tuttu. Gök yarıldı ve Negro ordusu ile birlikte insanların dünyasına geliverdi.

Arakne’ye dönerek; Sana teşekkür ederim Arakne! Bana çıkış bileti verdiğin için ve insanlığı yok etme şansını verdiğin için. Artık geçmişte açık kalan bir defteri kapatma zamanı geldi. Benim kaçınılmaz olduğumu görecekler.

 Arakne Negro’ya dönerek; Sen de kimsin? Sen benim Negro’msun. Öyleydin. Sana ne oldu?

Negro; Asla öyle olmadım. Sadece rolümü iyi oynadım. Sen o kadar saftın ki, bana inanmaktan başka çaren kalmadı.

O esnada “Mia” çıka geldi Arakne’nin yanına ve tüylerini kabartıp, sesler çıkarmaya başladı karşısındaki orduya bakarak.

Negro; Şu küçücük zavallı şeye de bakın. Ordumla başa çıkabileceğini sanıyor. Seni öldürebilirdim ama öldürmeyeceğim. Her şey bittiğinde, seni de himayem altına alacağım ve hiçbir şey hatırlamayacaksın.

O esnada Dogania İmparatorluğu’nda neler oluyor sizce? Biraz da onların gözünden bakalım mı? Belki de insanlığın kurtuluşunun anahtarı ellerindeydi. Teknolojileri insanlardan ilerideydi ama insanlığa kızgındı elbette. Olanları görmüşlerdi orada yaşayanlar. O ordunun görülmemesinin imkânı yoktu. Sheriko kızgınlığını bir kenara bırakmalıydı belki de. Tek bir insanın yaptığı kötülük için, insanlığın yok olmasına göz yumamazdı. Hızlı bir şekilde hazırlıklara başlamıştı bile. Kedilerin ve köpeklerin savaşı başlıyor.

Bu filmi hatırladınız mı? 🙂

Tanrılar neden müdahale etmiyordu?
Çünkü, bu olay insanları ilgilendiriyordu. Lidya’lı kızın yaptığı hata Zeus’un umurunda değildi bile. Prometheus’un ateşi çalıp, insanlara hediye etmesinden beri insanoğluna kızgınlığı vardı aslına bakarsınız.  

Negro, saldırıyı başlatmıştı çoktan. Kaçışmaya çalışan insanlar vardı, çığlık ve bağırış sesleri tüm yeri ve göğü inletiyordu. Negro istediğini alıyordu artık ve yanlarında bulunan Arakne sadece izlemekle yetiniyordu. Bir şey yapamıyordu ama yardım yoldaydı. Ordunun fırlattığı bir ışın Arakne ve Mia’nın üstüne geliyordu ki, etrafında bir enerji kalkanı belirdi ve onların hayatını kurtardı.

Negro afallamıştı ve etrafına baktığında koskocaman bir köpek ordusu gördü. Bunlar da nereden çıkmıştı? Arakne, Mia’yı alarak hemen sığınacak bir yer aramaya başladı. O esnada Sheriko onları gemisine ışınlayıverdi. Güvendelerdi.

Sheriko; Evet, soruların var ve kafan karışık ama şu an bunların sırası değil. Daha sonra bu karmaşıklığa sebep olan şey ve olanlar hakkında detaylıca konuşacağız.

İki ordu ölümcül bir çarpışmaya girdi bir anda. Etrafı göz gözü görmeyecek derecede bir toz dumanı kaplamıştı. İki tarafta ağır kayıplar veriyordu ama durmak bilmiyorlardı. Etraftaki ölü insanlar arasında dünyanın görüp görebileceği en büyük savaştı bu.

            En sonunda Sheriko ve Negro gemisinden çıkıp yeryüzüne indiler.

Sheriko; Nereden geldin? Niye savaş açtın insanlığa bilmiyorum ama öleceksin. Adın ne? Adını bileyim ki, ölümünden zevk alayım. Benim adım “Sheriko”. Öldükten sonra hatırlayacağın tek şey benim adım olacak.

Negro; Cidden mi? Beni öldürebileceğini ve yenebileceğini de nereden çıkardın? Benim teknolojim insanlığın da üstünde. Senin zayıf teknolojin benimle başa çıkamaz.

O esnada Negro’ya elektrik çarptı bir anda. Sheriko’nun ordusundan gelen görünmez bir boomerang sayesindeydi.

Sheriko; Evet, bir şey demiştin değil mi? Senin teknolojin kadar, benim de teknolojim var. Tek farkı ben senden daha ilerideyim ve kötülüğe hizmet etmiyorum. Kibrine yenik düşeceksin.

Yaşarken onursuz oldun, ölürken onurlu öl!

Işın kılıçlarıyla savaşmaya başlamışlar. Ağır darbeler vermişler birbirlerine. Ayakta duramayacak duruma gelseler de, devam etmişler saatlerce savaşa.

 En sonunda kim savaşı bitirmek ortaya çıkmış dersiniz? Gizlice gemiye sızan Orbit… Orbit çıkagelmiş bir anda gemiden.

Orbit; Ben seni uyarmıştım Negro! Ama beni dinlemedin. Eğer beni dinlemiş olsaydın bütün bunlar yaşanmamış olacaktı. Şimdi o gözünü bürümüş öfke bir şeyi görememene sebep oldu. Yıllardır yanında yaşamış Dogania ırkından biriydim ben. Sence insanların dünyasında yaşayan Dogania’ya bu teknoloji nasıl geldi? Hiç düşündün mü? Sheriko’ya tüm bunların anahtarını veren bendim ve savaşın sonunu getirecek olan da benim. Seni şimdi sonsuzluğa uğurlayacağım bütün kedilerinle beraber.

Orbit, tek bir parmak şıklatmasıyla tüm kedileri toza çevirmeyi başardı. Bu olağanüstü bir güçtü.

Kibirli olmanın asıl gerçeği görememesine sebep olduğunu gördünüz arkadaşlar… İnsanoğlunun sonunu da bu kibir getirebilir gerçek hayatta da…

Yepyeni yazılarda görüşmek üzere. Ben Perseus olarak yazmaya elimden geldiğince devam edeceğim ve hayal gücümün sınırlarını zorlayacağım.