Evet, Ben Perseus…

Bildiğiniz mitolojiden gitmeyeceğimi büyük ihtimalle anladınız sanırım. Hayal gücümün sınırlarını zorlayarak sizi şaşırtmak amacım. Bunu yaparken de mitolojik karakterleri de öğreneceğiz birlikte. Ben yazarken, siz okurken…

Her zaman yazar biriydim, kendimce karalardım ve taslak oluştururdum ama bir topluluğa yazmak biraz farklı bir his. Her seferinde farklı karakterler olmamakla birlikte, bazı hikâyelerde ana karakter “Perseus” olacak, bazılarında ise “Perseus” saf dışı kalarak farklı karakterler olacak.

Yeniden Perseus’un farklı bir hikâyesi ile karşınıza çıkacağım… Bakalım bu sefer hangi evrende olacak? Başına neler gelecek? Mitolojide sanırım kim olduğunu artık hepiniz biliyorsunuz Perseus’un. Bu gerçeklikte “aşk” zehrine kapılmayan Perseus, Medusa’yı öldürüp nam salmıştı Olympos’ta. Herkesin korktuğu kişilik hâline gelmişti. Farklı diyarlara yayılmıştı ismi ve bu olay aslında onun sonunu getirebilirdi, kendisine düşman bile edinmiş olabilirdi. Mesela iblislerin… Şeytanların… Cadıların…

Evet bu cadı da dahil 🙂

En başta Mephisto’nun radarına girmişti Perseus… Mephisto kim miydi? Şeytanın ta kendisi! Aynı zamanda Medusa’ya gizliden gizliye aşık olan varlık. Medusa’nın ölümünü duymuştu elbette ve onun peşine düşmüştü ama ona kendisi gitmeyecek kadar akıllıydı Mephisto. Kendisi karanlık boyutta yaşayan, farklı evrendeki hikâyeleri bilen, gören ve aslında tüm varlıkların gücünü çalabilecek, onları kölesi yapabilecek varlıktı. Bu gücünü kullanma zamanı gelmişti. Ona nasıl zarar vereceğini çok iyi biliyordu.

Onu onun aşkıyla vuracaktı; Başka evrende Perseus’a aşık olan Medusa’yı bu evrene getirecekti. Getirdikten sonra ne yapacaktı peki? Devam ediyoruz.

Mephisto o gece tapınaktaki kütüphanesinde araştırmalar yaptı, tüm kara büyü kitaplarının altını üstünü getirdi. Aradığı şeyi buldu elbette. Ona lazım olan portalı açacak olan tek bir şey vardı; Kerberos’un bir dişi ve bir tutam tüyü… Kerberos kim miydi? Yer altı dünyasının ve ölülerin bekçisi olan Hades’in en sadık hizmetkârı. Bu yüzden onun yanına gitmeliydi…

Elindeki asasıyla her şeyi yapabilecek güce sahipti. Aslında ölülerin dünyasında “Kharoon” eşlik ederdi. Ona değerli bir nesne sunmaları gerekiyordu. Eğer ölen kişinin gölgesinin sunacağı değerli bir eşya yoksa yüz yıl boyunca kıyıda beklemeye mahkûm olurdu.

Gölgeler Kharoon ile birlikte birkaç ırmak geçtikten sonra yeraltı dünyasına girerlerdi. Burada ise Hades’in bekçi köpeği üç başlı Kerberos bulunurdu. Kerberos çiğ eti seven, üç başlı devasa bir köpekti. Görevi ise ölülerin gölgelerinin sonsuza kadar yeraltı dünyasında kalmasını sağlamak ve yaşayanların içeriye girmesini engellemekti.

Ama Mephisto’yu engelleyememişti ve Hades’in direkt karşısına tüm ihtişamıyla dikilivermişti, Kerberos’un keskin bakışları ve hırçın sesleri arasında…

Mephisto; Senin değersiz köpeğinden almam gereken bir parça var. Onu alıp, gideceğim. Savaşmak istemiyorum.

Kerberos’a doğru hareket ettiği anda, Kerberos tüm yeri ve göğü inletecek şekilde ses çıkardı.

Mephisto; Demek ki zor yolla alacağız.

Hades; Sen buraya gelmemeliydin iblis! Cidden mi? Cidden elini kolunu sallayarak beni tehdit edebileceğini mi düşündün? Yazık olacak sana. Seni Tartaros’un derinliğine, mühürlü bir sandığın içinde gömeceğim.

Tartaros neresi miydi? Yunan mitolojisinde Tartaros insanların yanında tanrılara bile korku veren bir yerdi. Dünyanın en derin noktasında bulunuyordu. O dönemki inançlara göre bu mesafe en az yeryüzü ve gökyüzü arasındaki mesafe kadardı. Tartaros’a en kötü olanlar cezalandırılmak için gönderiliyordu.

Mephisto; Beni o cehennem çukuru ile korkutamazsın? Çünkü, cehennemin efendisi benim… O çukura değersiz köpeğinle gidecek olan sensin…

Asasıyla yaptığı hareketle, onu çukura doğru fırlatmayı başardı ve Kerberos’la baş başa kaldı.

Mephisto; Evet, sıra sende değersiz köpek… Hangi yolu tercih edersen et, öleceksin!

Kerberos ona bir hamle yapıp, saldırdı fakat nafile. Mephisto kolayca bertaraf etti saldırıyı ve asasıyla onu ilk önce büyüleyerek bir uykuya yatırdı ve bir tutam tüyü ve bir adet dişini aldıktan sonra kayıplara karıştı.

Tapınağına dönen Mephisto, direkt olarak işe koyulmuştu bile. Yapacağı ritüel için, “Rün” leri hazırlamıştı bile. Burada araya girip, bir bilgi vereceğim. Eskiden büyücüler “Rün” adı verilen işaretleri kullanarak, büyülerini güçlendirebiliyorlardı.

Çizdiği “Rün” lerin ortasına son olarak Kerberos’tan aldığı parçaları koydu ve asası ile ayini yapmaya başladı. Ve bir ışık patlaması açığa çıktı. O patlamadan sonra, ışık yavaş yavaş ortadan kaybolurken, Medusa’nın ilk önce silüeti gözüktü ve sonra tam anlamıyla kendisi.

Mephisto, onun tam gözlerinin içine baktı ama Medusa’nın yılanları onu taş etmesi gerekiyordu değil mi? Etmedi. (Neden mi? Size çoklu evren hakkında bir şey söyleyeyim mi? Her evrenin kendi kuralları vardır. Medusa’nın kendi evrenindeki laneti, başka evrende geçersizdir. Bunu da ekstra bir bilgi olarak sizlere vermek istedim.)

Medusa; Sen de kimsin? diye sordu. Benim burada ne işim var ve benden ne istiyorsun?  Tüm sorularıma yanıt bekliyorum, hemen!

Mephisto; Seni küçük yılan, sakin ol bakalım. Sen ölüsün, bunu biliyorsun değil mi? O aşkın olacak varlık Perseus… Seni öldürdü. Sen bu evrende yoksun… Perseus seni benden aldı, ben de onu kendi aşkıyla vuracağım.

Medusa; Sen ne demeye çalışıyorsun? Perseus bunu asla yapmaz. Nasıl bir oyun içerisindeyim, onu bilmiyorum ama hemen beni serbest bırakacaksın… Yoksa…

Mephisto; Yoksa… Yoksa ne? Beni taşa mı çevirirsin? Farklı boyutlardan habersiz olduğun o kadar belli ki. Seni öyle bir büyüleyeceğim ki, sen Perseus’un katili ve benim yer altı dünyamın kraliçesi, yani benim ruh eşim olacaksın.

Asasıyla Medusa’yı tek hamlede yılanlarını bağlayıp, ayin bölgesine bağlamıştı kendiisni… O esnada, tapınağa Mephisto’nun büyüsü altındaki hizmetkârı Selene giriş yapıp, şu cümleyi kurdu; Sen yine nelerin peşindesin Mephisto? Kim bu kadın?

Siz ikiniz dedi, Mephisto… Siz bana onun kellesini getireceksiniz… Perseus’un kellesini istiyorum… Sakın “Neden?” diye sorgulama Selene! Sadece dediğimi yapacaksın bu kadınla. Medusa’ya dönerek, yarım kalan işini bitirdikten sonra, Medusa’nın gözleri “Kan Kırmızısı” rengine dönüştü. Ve şu cümleyi kurdu; Perseus’u öldüreceğim.