Dünya sinema tarihinin en etkili film yönetmenleri arasında yer alan ve sinemada çığır açtığı düşünülen Jean-Luc Godard, geçen sene bugün aramızdan ayrıldı. Bu yazımızda hem onu anmak hem de tanımayanlarlara tanıtmak istedik. Öyleyse başlayalım, Jean- Luc Godard kimdir?

Jean- Luc Godard Kimdir?

3 Aralık 1930’da Fransa’nın başkenti Paris’te doğan Godard, ilk 1950’li yıllarda sinema alanında tanınmaya başladı. 1960’lı yıllarda çektiği filmlerle Fransız sinemasında başlayan Yeni Dalga, yani Nouvelle Vauge, akımının öncü isimlerinden birisi oldu. Fransız-İsviçreli yönetmen neredeyse 50 yıl süren kariyerinde onlarca film üretti.

“Film yapmak için ihtiyacınız olan tek şey bir kadın ve bir silah”

Ünlü yönetmenin, 13 Eylül 2022 tarihinde İsviçre’deki evinde öldüğü duyuruldu. Yönetmenin eşi Anne-Marie Mieville, Godard’ın Ötanazi yaptırdığını ve bu nedenle İsviçre’ye yerleştiğini açıkladı.

Jean-Luc Godard Filmleri

Jean-Luc Godard birbirinden kaliteli filmlere imzasını attı. İşte o filmlerden bazılarını sizin için derledik!

Vivre Sa Vie / Hayatını Yaşamak

Nana aklı bir karış havada talihsiz bir genç kızdır. Henüz daha 22 yaşında olmasına rağmen evli, çocuklu üstelik bir de aktrist olma hayalleriyle evi terketmeyi aklına koymuştur. Evliliğini de çocuğunu da geride bırakıp yaşadığı saçmasapan olaylar neticesinde aktrist olma hevesi yerine kendini birdenbire fahişelik yaparken bulmuştur. İşler güzel Nana için pek yolunda gitmemektedir. Yeni hayatında karanlık ve zorlu anlar artık genç kızın kabusu olacaktır. Nana’nın hayatını 12 evreye bölerek anlatan ve her bölümde belirlediği temalar üzerinden giden Godard, bazı hikayelerle yer yer belgesel türüne de yaklaşıyor.

Le Mépris / Nefret

Paul Javal Yunan tragedyası Ulysses’in yeni ve daha ticari bir versiyonunu yazması için kiralanan bir senaristtir. Yönetmen Fritz Lang yapımcı ise Jeremy Prokosch olacaktır ama Javal, karısı Camille’in yapımcı Prokosch tarafından baştan çıkartılmasına seyirci kalır. Camille kocasının kendisini kullandığını anlar ama bu oyunu da gittiği yere kadar sürdürür. Bu bir aşk, kıskançlık ve güç oyunudur artık. Jean-Luc Godard’ın efsaneler arasına girmiş filmi Alberto Moravia’nın “Il Disprezzo” adlı romanından uyarlama.

A Bout de Souffle / Serseri Aşıklar

Michel Poiccard, Marsilya’da bir otomobil çalar ve yolda bir polis öldürür. Paris’te Champs Elysées’de New York Herald Tribune gazetesi için stajyerlik yapan genç Amerikalı Patricia’yı bulur. Daha önce bir kaç gece birlikte olmuşlardır. Bir yandan Michel polis tarafından aranırken eski arkadaşlarıyla buluşup Roma’ya gidecek parayı almaya elde etmeye çabalar. Bu arada Patricia’yı da yanında götürmek ister. Patricia Michel’in cazibesine karşı koymakta güçlük çeker, duygularından emin olamaz. Sonunda Patricia ile birlikte kaçak hayatına başladıklarında kız onu polise gammazlar. Michel Montparnasse’da bir sokakta vurulur. Trufault’nun bir gazete haberinden yola çıkarak geliştirdiği fikrini Godard o güne dek dünyada örneği görülmemiş serbestlikte bir stilde ve sayısız okumaya açık, olabildiğince sempatik bir şekilde ortaya koyuyor. Karşımızda Fransız Yeni Dalgası’nın en müstesna yapıtlarından biri duruyor.

Pierrot le Fou / Çılgın Pierrot

Ferdinand “Pierrot” Griffon yaşadığı süslü püslü, sosyetik çevreden bıkmış, bu çevreye katlanamaz hale gelmiştir. Bir kaçış yolu ararken 5 yıl öncesinde ilişki yaşadığı Marianne ile tekrar karşılaşır. Marianne’ı evine bıraktığında kızın evinde bir cesetle karşılaşırlar ve kızın Cezayirli gangsterler tarafından takip edildiğini anlarlar. Paris’ten kaçarak Akdeniz sahillerine doğru yolculuğa çıkan çift, yol boyu şiirler okuyarak, şarkılar söyleyerek, çeşitli suçlar işleyerek yolculuklarını sürdürürken en sonunda yakalanırlar. Marianne bir şekilde kaçmayı başarır; Pierrot da kaçarak Marianne’ı aramaya başlar. Marianne’ı tekrar bulduğunda ise Marianne kendisinden vazgeçmiş, bir başka erkekle beraberdir ve üçünü de kötü bir son beklemektedir.

Bande à Part / Çete

Arthur ve Franz oldukça yakın iki dostturlar. Ortak bir hedefleri vardır. O hedef de başlarına ne gelecekse gelsin bir soygun yaparak sonsuza kadar zengin olmaktır. Franz, Odile isimli bir kadınla tanışır. Bir süre sonra Odile’in büyükannesinin evinde yüklü miktarda bir para olduğunu öğrenir. Odile’i de bunun için ikna ederler. Ancak her şey yolunda gitmeyecektir. Fransız sinemasının en büyük dehalarından biri olan Jean-Luc Godard’ın en önemli eserlerinden biri olan A Band Apart’ başta Quentin Tarantino olmak üzere birçok yönetmeni derinden etkilemiştir.

Prénom Carmen / Adı Carmen

Bir bankayı soymak için çılgınca bir plan yapan Carmen, soygunu bir film çekimiyle maske- lemeyi düşünür ve bir zamanlar ünlü bir yönetmen olan ve bir akıl hastanesinde tedavi gören amcası Jean’ı (Godard) ikna etmeye çalışır. Jean yeniden film çekmenin sevinciyle öneriyi kabul eder. Godard’ın filmografisinde oldukça iyimser bir film olarak değerlendirilen Adı Carmen, yönetmenin gerçek anlamdaki ilk komedisi ve göreceli olarak kolay anlaşılır bir sinema diline sahip ancak tutku, felsefe, erotizm ve teknik yenilikler içeren Adı Carmen’in yine de bir Godard filmi olduğunu unutmamak gerekiyor. Filmin müziğinin Bizet’nin ünlü operasıyla ilgisinin olmadığını, onun yerine Beethoven’ın keman konçertosunun ve Tom Waits’in bir baladının kullanıldığını da belirtelim. Adı Carmen 1983 yılında Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan ve En İyi Teknik Katkı ödüllerini kazanmıştı.

Daha fazla bu tarz içerik için Sinema kategorimize göz atabilirsin. Ayrıca aramıza katılmak istersen Listeliyoruz Instagram adresinden bize mesaj atabilirsin❤️

Yazan:

Alev Ateş

Sadece 27.