Belli aralıklarla sırları asla çözülemeyen garip olaylardan bahsedeceğimiz Gizemli Olaylar Serisi‘nin ikincisi ile karşındayız. Önceki gizemli olayı okumadıysan: Gizemli Olaylar Serisi: Overtoun İntihar Köprüsü 

Bugünkü konumuz ise Barbados’un hareket eden lanetli tabutları.

Yıl 1807, bir Hristiyan mezarlığında başlıyor olay. Şimdi en başa gidelim, Bayan Thomasina Goddard hayatını kaybetti ve ahşap bir tabutla mezar odasının en üst katına konuldu. Ardından aynı odaya intihar ve cinayetlerle tanınan Chase ailesinin tabutları yerleştirildi. Chase ailesi oldukça kötü bir şöhrete sahipti. Kölelerine zulüm eder ve her zaman onları ölümle tehdit ederdi. Peki bu aile nasıl öldü? Biraz da bu konuya değinelim.

1808 yılında ailenin en küçük üyesi bebek Mary öldü; ölümünden babası sorumlu tutuluyordu, daha doğrusu babasının sinirli bir anında bebeği öldürdüğü düşünülüyordu. Bebek Mary ağır metal bir tabutla mezara kondu. Birkaç ay sonra ise ailenin tuhaf bireyi olarak bilinen çocuğu Dorcas, kendini bahçedeki bir dolaba kilitleyerek havasızlıktan öldü. O da aynı mezara kondu. Dış kapıya geldiklerinde iki zenci kapıyı açtı. Ağıtlar yakarak tabutu taşıyanlar onu takip ettiler ve taş basamaklara yöneldiler. Sadece el fenerinin ışığı vardı. Mezarın iç kapısı açıldı ve herkes korkuyla bağırdı. Bebek Mary’nin tabutu konulduğu yerin karşısında ve baş kısmı dik bir şekilde yukarıda duruyordu. Ağıt yakanlar tabutu düzelttiler ve Dorcas’ı kız kardeşinin yanına koydular.

Bu durumdan yaklaşık bir ay kadar sonra albay Chase intihar ederek öldü. Kendisi de aynı mezarlığa konuldu. Bu olaydan 8 ay sonra ise yine Chase ailesinden bir çocuk öldü ve o da aynı mezarlığa kondu. Geçen süre zarfında menteşeler paslandığı için kapıyı 2 kişi zorlukla açabildi. İçeriye girenleri ise yine korkunç bir manzara karşılıyordu. Mezarlığa ilk konulan Bayan Goddard’ın tabutu yerli yerindeydi ama Chase ailesinin tabutları yer değiştirmişti. Bu durum oldukça tuhaftı çünkü tabutlar çok ağırdı ve 4 kişi bir tabutu zorlukla kaldırıyordu.

Yaklaşık bir ay sonra mezara çiçek bırakmaya gelen bir kadın inilti ve çıtırtı sesleri duydu. Kadının atı ise korkudan ağzından köpükler çıkarmaya başladı ve tedavi görmek için veterinere götürüldü. Aynı hafta ise kilisenin dışında bağlı olan atlar korkudan çıldırarak koşmaya başladılar ve denize atlayarak ölüme gittiler.

Mezarlık oldukça kötü bir şöhrete sahip olmuştu. Bu olaylar sırasında Samuel Brewster’in cenazesi vardı. Küba ve Haiti’den gelen 1000 kişilik kalabalık bir cenaze töreniydi. Şiddetli bir fırtına vardı ve dört köle kurşun tabutu taşıyorlardı. Mezarlığa geldiklerinde yeniden kanlarını donduran manzarayla karşılaştılar: tabutlar ortalığa saçılmıştı. Bu olaydan sonra adanın valisi Lord Combermere işe karıştı. Sonraki cenazeye bizzat kendisi katıldı.

Bu seferki cenaze, tabutunun yeri hiç değişmeyen Thomasino Goddard’ın kızı Thomasino Clarke’ın cenazesiydi. Vali mezarlıkta bir yeraltı dehlizi olup olmadığına baktı. Böyle bir durum söz konusu değildi. Adamlarına yeni tabutu getirmeden önce ters çevrilmiş tabutları düzeltmelerini emretti. Ardından zemini ince kumla kaplattı ve kapıya yeni bir kilit taktırdı. Son olarak ise kapı alçıyla mühürlendi. Vali ve adamları alçı ıslakken yüzüklerini iz bırakacak şekilde bastırdılar. Böylelikle bu durumu birinin yapıp yapmadığı belli olacaktı.

Takvimler 18 Nisan 1820’i gösterdiğinde vali son kez mezarı açtı. Kapıdaki mühür bozulmamıştı. Ustalar alçıyı kırdılar ama kapıyı ancak bir iki santim açabildiler çünkü kapıya bir şey dayanıyordu. Zorlayınca kapı açıldı, ağır bir cisim basamaklara çarparak düştü. Düşen bir tabuttu. Mezara girdiklerinde Dorcas Chase’e ait bir kol kemiği gördüler, tabutun kenarından dışarı sarkmıştı. Bu kez Bayan Goddard’ın tabutu dahil olmak üzere bütün tabutlar rastgele yerdeydi. Vali bu olayın üzerine pes etti. Cenazeyi başka bir yere gömdürdü.


Londra Bilim Müzesi ve Fizik Araştırmaları Derneği’nden gelen araştırmacılar olayı araştırdılar ama hiçbir cevap bulamadılar. Tabutlar, yer hareketlerinden dolayı devriliyor olamazdı çünkü mezar bir mercan yatağına yaslanıyordu. Giriş kapısından başka hiçbir yeraltı dehlizi yoktu. Kapıdaki mühür bozulmadığına göre birinin gizlice içeri girmesi de imkansız bir durumdu. Mezara konulan mücevherlere de dokunulmamıştı, dolayısıyla mezar hırsızlarının işi de değildi. Mezarlık bir daha asla kullanılmadı.

Sen bu konu hakkında ne düşünüyorsun? Yorumlarını bekliyoruz! Ayrıca daha fazla bu tarz içerik için Suç ve Gizem kategorimize göz atabilirsin. Aramıza katılmak istersen Listeliyoruz Instagram adresinden bize mesaj atabilirsin❤️

Yazan:

Alev Ateş

Sadece 27.