2000 yılından bu yana kutlanmakta olan bir gün olan Kaplumbağalar Günü! Bugünün amacı bu minnoş canlılara saygının ve hakkında olan bilginin artırılmasıdır.

Bu günün fikir babası kaplumbağaların hayatta kalmaları ve başarılı olmalarına yardımcı olacak eylemler düzenleyen Tortoise Rescue’dir… (Adı üstünde Rescue – Kurtarmak anlamına geliyor. Bu da ekstra bir bilgi olsun.)

Kaplumbağaları biraz yakından tanımaya ne dersin?

Bu arada pizza ile beslenmiyorlar, onu bir kere aklınızdan çıkartın. Splinter Usta kötü örnek olmuş ve alıştırmış sanırım. Daha sağlıklı beslenmeleri gerekiyor, değil mi?

Kaplumbağaların Genel Özelikleri

Bu masallara konu olan canlının, kabukları yıllarca kırgınlığa uğramış bir kalpten daha serttir. Balkona çıkıp sigara içip gelmek isteyen ya da sadece hava almak isteyen varsa gidip gelebilir. Ben burada bekliyorum. Kendileri tamamen “Amphibian” yani hem suda hem karada yaşayan bir canlıdır. Yumurtlayarak üreyen bu canlıların ömürleri “200 seneye” kadar ulaşabilmektedir.

(Ya bir şey soracağım. Kim 200 sene yaşamak ister ki? 2 koca yüzyıl gördün de noldu? Başın göğe mi erdi? Yaşa 40-50 sene rahatına bak…)

Ayrıca bu minnoşlar “Antartika” hariç tüm dünyaya corona gibi yayılmıştır. Her yerde görebilirsin. Bir otoban kenarı dâhil… Ve 200 milyon yıl öncesinde bile yaşadığı bilinmektedir. Yüksek ısı ve soğuğa karşı dayanaklıdır ve “Hava soğuk mu? Yoo sıcak…” diyaloglarına girmezler.

Bazı karada yaşayan türleri kendini toprak altına gömerek, bazı suda yaşayan türleri ise, denizin en dibine giderek havaların ısınmasını bekleyerek kış uykusuna yatarlar. Peki, biz insanlar neden bu kış uykusu özelliklerine hep başka canlılara kaptırıyoruz? Bırakın bizde 6 ay uyuyalım, dinlenelim…

Bunların üremesi de 2 ay kadar sürüyor, yaz mevsiminde yumurtalarını gömerler ve yavrularının cinsiyetlerini de “sıcaklık” belirler. Göz kapakları da fıldır fıldırdır. Bizler gibi göz kapakları uyurken kapanıktır. İyi duyamazlar, sadece suyun ve toprağın titreşimini algılayan (Yeraltı Canavarı filmindeki gibi…) kaplumbağalar 60 çeşit kemiğin birleşmesinden oluşmuştur. Ha bu arada bunların ses telleri de yok, ses çıkardıklarına bakmayın.

Bir de kaplumbağalar ağlayabiliyormuş! Üzüntüden ya da canı yandığı için değil… Sadece vücutlarındaki fazla tuzu atmak için. Bir de kendilerine özgü bir diyet sistemleri de var. Suda yaşayan hepçil kaplumbağalar, denizanası, kalamar, yumuşakçalar ve deniz otlarıyla, karada yaşayan kaplumbağalar da yeşillik ağırlıklı, otlardan besleniyorlar. Sosyal hayatları yok denecek kadar az ve genelde asosyal canlılardır.

Annelik içgüdüleri ise neredeyse hiç yoktur. Yuvayı kamufle ettikten sonra, arkasına dönüp bakmıyorlar bile. “Sid” bile dinozorlara annelik yapmayı başarmıştı. O güzel dublajıyla, o kulaklarınızda çınlayan sahneyi aşağı bırakıp, yeni yazılarda görüşmek üzere diyorum ve Perde

Bence de haklı yani… Devir kötü, doğum belgesi olmadan vermemeli…