Çizgi filmsiz bir hayat sence mümkün olabilir miydi? Hayallerimizi süsleyen hiçbir şarkının olmadığı, sihirlerle dolu bir dünyanın kapılarının tamamen kapalı olduğu, çocukların dünyasını şekillendiren yapımların olmadığını düşünsene…

İzlediğimiz, izleyeceğimiz bütün çizgi filmlerin atası sayılabilecek bir adamın hayatıyla karşındayız. Evet, bahsettiğimiz kişi 7’den 70’e herkesi etkileyen Walt Disney!

Walter Elias (Walt) Disney 5 Aralık 1901’de Chicago’nun küçük bir kasabasında dünyaya gelmiştir. Walt Disney, 4 yaşına geldiğinde ailesi bulunduğu küçük kasabadan Missouri’ye taşındı ve başarı merdivenleri tırmanacağı basamağa ilk adımını tam da burada attı. Nasıl mı başladı? Komşularından birisi kendisine “At” çizdirmesiyle…

Genç sanatçımız babasının okuduğu gazetelerdeki çizgi romanlar yardımıyla, yeteneklerini geliştirmeye çalışmıştı. Bir süre sonra, henüz 7 yaşındayken çizimlerini satmaya karar vermişti.                

Okul hayatında nasıldı peki?

Çok dalgın… Devamlı olarak bir şeyler çiziyor, karalıyor ya da hayal kurarken öğretmenlerine yakalanıyordu. Zihni bambaşka çalışıyordu elbette, sınıf arkadaşlarına hikâyeler anlatıyordu, hatta ve hatta bunları tebeşirle çizim yaparak betimliyordu.

Daha sonra Walt, eğitim hayatını Mckinley Yüksek Okulu’nda sürdürmeye başladı. Burada ise, “1. Dünya Savaşı” ile ilgili hikâyelerin resmedildiği gazete için çalışıyordu. Ayrıca geceleri ekstra olarak, çizim kursu alıyordu.

Ama Walt, 16 yaşında okulu bırakmıştı ve orduya katılmak istemişti fakat resmi yaş sınırı “17” olduğu için kabul edilmedi. Bir daha şansını denedi ama bu kez ufak bir hileyle… 🙂

Sahte Doğum Sertifikası

“Sahte Doğum Sertifikası” ile Kızıl Haç’a başvurdu ve Fransa’da görev almaya başladı. Savaşın yarattığı kaos ortamı içinde rahatlamak için, kendini çizim yapmaya ve hayal kurmaya adıyordu.

Ordudaki görevinden sonra, kariyerinde ilerleme sağlamak için Kansas City’e taşındı. Kardeşi Roy sayesinde, “Ub Iwerks” olarak bilinen karikatürist ile tanışarak ilk şirket kurma ve iflas deneyimini yaşadı. “Iwerks-Disney Ticari Sanatçıları” adı verilen şirket maalesef beklenen başarıyı sergileyemedi ve iflas etti. Hayal kırıklığına uğrayan Walt, pes etmemeye kararlıydı.

Walt, ikinci şirket deneyimini kısa sürede gerçekleştirmek için harekete geçti. Walt ve Ub Iwerks, “Laugh-O-Gram” adı verilen çizgi filmlerini yayınlamak için bir tiyatro ile anlaşma yapmıştı ama gün geçtikçe fon desteğinin azalması ile Walt ikinci başarısızlığını elde etti.

Ama Walt yine pes etmedi ve 3. bir deneyişe daha imza attı. Kardeşi Roy, yakın arkadaşı Ub ve Walt güçlerini birleştirerek, bir garajda küçük bir dükkan açtılar. Walt, defalarca Hollywood’a çizimlerini (Alice Karakteri) göstermeye gitmiş, onları satmaya çalışmıştı ama başarıya bir türlü ulaşamıyordu. Bir süre sonra Walt’ın kulağına bir duyum geldi, Margaret Winkler ismindeki bir dağıtımcı çizgi film arayışındaydı. İşte bu Walt’ın aradığı fırsattı!

Böylelikle Walt, o küçük garajdan, küçükte olsa kiralık bir ofise geçme fırsatını yakaladı. Ayrıca çizimlerin kopyasını boyamak üzere birkaç çalışan işe almıştı.

Dış kapıda asılı olan “Disney Kardeşler Bürosu” Walt’ın gurur kaynağı olmuştu.

Walt, Alice serisi ünlenmişti fakat Walt bir hayal kırıklığı ile karşı karşıya kalacaktı. “Şanslı Tavşan Oswald” karakterinin hem telif hakkını kaybetmişti, hem de Winkler’ın çalışanlarını çalmaya çalıştığını öğrenmişti. Stüdyoyu terk ederek, yakın arkadaşı Ub ile beraber New York’a geri dönüyordu ama aklında son bir kurşun diyeceği bir karakter vardı. Hepinizin bildiği bir karakter;

Mickey Mouse… Karısının ısrarıyla bu karakteri kâğıda dökmüştü ama seyirciler ne düşünecekti? Bu sevecen ve maceraperest fare sevilecek miydi? İlk iki film başarısızlıkla sonuçlanmıştı fakat ses entegre ederek Mickey Fare karakterini tekrardan seyircilerin karşısına çıkararak, o yıllardır beklediği patlamayı yapmıştı. Olumlu tepkilerin ardı ardası kesilmiyordu artık.

Daha önce yaptığı hatayı yapmadı ve telif haklarını asla satmayarak, sevimli fareyi elinde tutmayı başardı. Walt, artık ülke geneline yayılan bir şan ve şöhrete sahipti.

Başarılı yılların ardından “Pamuk Prenses ve 7 Cüceler” filmini hayata geçirmek için bankadan kredi çekmişti. Ekibinin ve karısının tüm korkusuna rağmen, o riski almıştı ve yapım ödüller almıştı, şirketin tüm borçlarını tek kalemde silmişti.

Gelelim o hepimizin hayalini süsleyen tema parkının hikâyesine…

Bir gün parkta otururken, dönme dolapta oynayan kızları izlerken aklına o fikir düşmüştü. Çocuklar ve ailelerin beraber oynayabileceği bir yer yaratmak istiyordu.

1954 yılında, o peri masallarından fırlamış park açıldı ve kısa sürede başarıyı yakaladı. Yaptığı işler ülke sınırlarını aşarak, dünyaya yayılmıştı artık. Ölümüne kadar ve ölümünden sonraki sürede ise, 40 otel, 11 park, 2 su parkı, 8 büyük stüdyo, 6 plak firması ve 11 televizyon kanalı olmak üzere birçok eserde adının yaşanmasını sağladı.

Çizgi dünyasının babası sayılabilen Walt Disney, hayallerinizin peşinden gitmeyi asla bırakmamanız gerektiğini gösteren bir başarı öyküsü olabilir.
Walt Disney’in sevdiğim 3 adet sözünü paylaşacağım şimdi de.
  • Eğer hayal edebildiğin bir şeyse, yapabilirsin. Onların peşinden gidecek cesaretin varsa, bütün rüyaların gerçek olabilir.
  • Bütün hayallerimiz gerçek olabilir, eğer onları ikna edecek cesaretimiz varsa.
  • Hayal edebilirseniz yapabilirsiniz. Her şeyin bir fareyle başladığını hiç aklınızdan çıkarmayın.

Önemli eserlerini de paylaşıp, bu güzel yazıyı bitireceğim.

  • 101 Dalmaçyalı (101 Dalmatians, 1960)
  • Uyuyan Güzel (The Sleeping Beauty, 1957)
  • Alis Harikalar Diyarında (Alice in Wonderland, 1951)
  • Uçan Fil Dumbo (1941)
  • Külkedisi (Cinderella, 1950)

Daha fazla bu tarz içerik için Sinema kategorimize göz atabilirsin. Ayrıca aramıza katılmak istersen Listeliyoruz Instagram adresinden bize mesaj atabilirsin❤️