13 Şubat 1958 yılında doğdu yaralı şair Nilgün Marmara. Ortaokul ve liseyi Kadıköy Maarif Koleji’nde bitirdikten sonra hayatını ve yazarlığını geliştirmesinde büyük katkısı bulunan Boğaziçi Üniversitesi’ni kazandı. Burada İngiliz Dili ve Edebiyatı okudu. Slyvia Plath’ın Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analizi isimli tezini yazdı. İntiharının ardından Slyvia Plath ile benzetilmesinin en önemli sebeplerinden biri de buydu.
“Hayatın neresinden dönülse kârdır” demişti güzel şair. Biz de onu, doğum gününde en güzel şekilde anmak istedik. Dilersen Nilgün Marmara’nın hayatına kısa bir yolculuk yapalım.
Nilgün Marmara ve Umutsuzlar Merdiveni
Nilgün Marmara ve arkadaşları; Boğaziçi Üniversitesi’nde orta kantinin üstünde yer alan, derslere girmediklerinde bolca vakit geçirdiklerei merdivenlere “Umutsuzlar Merdiveni” adını takmış. Nilgün Marmara denildiği zaman akla ilk gelen isim olan Ece Ayhan 1987 yılında şöyle yazmış:
“Boğaziçi Üniversitesi’nde okuyanlar iyi bilirler; orada, spor salonu ile kantinin bulunduğu yapıda bahçeye bakan ünlü bir ‘umutsuzlar merdiveni’ vardır; demirdendir. Kim bilir belki de bırakılmış bir yangın merdiveni! Okul arkadaşları anlatırlar: Nilgün Marmara Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Filolojisi’nde öğrenciyken derslere pek girmez ve garip bir ‘kuş’ olarak basamaklara tünermiş. Acaba büyük kanatları yüzünden uçamayan o albatros mu? Denizler kuşu. Gözleri denizin derin yerleriyle sığ yerleri arasındaki maviliktedir işte!”
Kızıltoprak’taki Ev
Nilgün Marmara, 1982 yılında endüstri mühendisi Kağan Önal ile evlendi. Önal’ın işi nedeniyle bir süre Libya’da yaşadılar. Türkiye’ye döndükten sonra Kızıltoprak’ta kocasıyla birlikte yaşadıkları ev şairlerin toplaşma yeri oldu. Haydar Ergülen Dünyayla yaralı: NİLGÜN MARMARA isimli yazısında bu evden şu şekilde bahsetmiş:
“Çok yalnızdım ve başka yalnızlar gibi, başka yalnızlarla birlikte sık sık Kızıltoprak’taki eve gidiyordum ben de. O yalnızların başında elbette Ece Ayhan gelir. Cemal Süreya gelir, birbirinden iki yalnız gelir. İlhan Berk, Tomris Uyar, Tevfik Akdağ’ı da görmüşümdür orada. Sonra Nilgün’ün arkadaşları gelir, öyleyse şimdi onlara ‘Nilgün yalnızları’ ya da ‘Nilgün’ün yalnız bıraktıkları’ demek gerekir: Gülseli İnal, Ahmet Soysal, Lale Müldür, Seyhan Erözçelik, Orhan Alkaya, Cezmi Ersöz, ben, bazen Akif Kurtuluş, Mustafa Irgat, Boğaziçi’nden Cemal.”
İşte Nilgün Marmara, kendini o evden sonsuzluğa doğru bıraktı.
Nilgün Marmara’nın Ardından
Nilgün Marmara’nın ardından arkadaşlarının söylediklerini aşağıya bırakalım:
Cemal Süreya
“Nilgün ölmüş. Beşinci kattaki evinin penceresinden kendini aşağı atarak canına kıymış. Ece Ayhan söyledi. Çok değişik bir insandı Zelda. Akşamları belli saatten sonra kişilik, hatta beden değiştiriyor gibi gelirdi bana. Yüzü alarır, bakışlarına çok güzel, ama ürkütücü bir parıltı eklenirdi. Çok da gençti. Sanırım, otuzuna değmemişti daha. Ece ile gergedan için yaptığımız aylık söyleşide ondan şöyle söz ettim: Bu dünyayı başka bir hayatın bekleme salonu ya da vakit geçirme yeri olarak görüyordu. Dönüp baktığımda bir acı da buluyorum Nilgün’ün yüzünde. O zamanlar görememişim. bugün ortaya çıkıyor.”
Haydar Ergülen
“Nilgün, ‘dünyayla yaralı’ bir insandı ama kaç kuşaktır okuyan, yazan, duyan, hisseden, düşünen hemen herkes dünyayla yaralı sayılır bence. Yıllardır Nilgün’e yakıştırılan kimi şeyleri onu tanıyanlardan, arkadaşlarından, ilk kitabı ‘Daktiloya Çekilmiş Şiirler’i Kağan’dan sonra ilk okuyan, bu kitabı ve Metinler’i ilk yayımlayan kişi olarak, dehşetle duyuyorum, okuyorum. Tanımadıkları bir insanın hatırasına hürmetsizlik edenleri okur da yazar da olsalar anlamam ya, onu tanıdıkları halde hürmetsizlik edenleri hiç bağışlayamam. Şakacı, gülen, güldüren, muzip, espriler yapan, ortamı neşelendirmeye çalışan, dostlarını, arkadaşlarını evinde neredeyse günlerce ağırlamaya bayılan, dolu dolu yaşamayı seven biri olarak kaldı aklımda Nilgün. Arkadaşlığa, dostluğa çok kıymet veren bir insan. Ben de Nilgün’ün bir ‘arkadaşlık efsanesi’ olduğunu düşünürüm. Ve onu böyle daha da çok özlerim.”
Dedikodular ve Edebi Aşıklar
Nilgün Marmara’ya manik depresyon teşhisi konulmuştu, kimine göre intihar sebebi buydu. Buna rağmen ölümünün ardından yakın olduğu pek çok isimle aşk dedikoduları iddiası da ortaya atılmıştı. Bazıları Nilgün Marmara’nın ölümünden hemen beş sene sonra Kadıköy’deki otel odasında intihar eden Kaan İnce’nin, bazıları ise 1995 yılında kimilerine göre intihar olan bir trafik kazasında ölen Mustafa Irgat’ın sevgilisi olduğunu iddia ediyordu. Üstelik yakın arkadaşı Ece Ayhan da dedikoduların merkezinde yer alıyordu.
Haydar Ergülen bu konuyla ilgili şunları demiştir:
“Şimdi herkesin, o dönemde o eve giden herkesin Nilgün’e ‘aşık’ olduğu söyleniyor, yazılıyor. Efsanenin can alıcı bölümü burası elbette. Ben daha inanılmazını okudum internette, efsaneyi vıcık vıcık bir hale sokmak için ‘komplo teorisi’nin nasıl kurgulanabileceğine o anda inandım. Nilgün’ü kendisi gibi bir ‘müntehir’ olan şair Kaan İnce’yle birbirlerine sevgili yapmışlar ve ikisinin de ölüm nedenlerini birbirine bağlamışlar ve daha… Birisine herkes ‘aşık’ olunca aslında hiç kimse ‘aşık’ sayılmaz. Ve herkesin aşkı ‘açık’ olduğu için de, bu durumda, ancak ‘edebi’ bir aşk sayılır bu. Bence.”
Cinayet İddiaları
Lale Müldür, Nilgün Marmara’nın ölümünden epey sonra aslında onun intihar etmediğini, öldürüldüğünü iddia etti.
“İntihar ettiğini düşünmüyorum. İntihar ettiği söylenen pervazlar kırılmış ve sallanıyormuş havada. Bir insan camdan atlamak istese pervazlar o durumda olur mu? Kaldı ki olay anında evde bir başkası daha varmış. Çevredekiler evden bir erkek sesi geldiğini belirtti. Bir erkeğin sesi açıkça duyulmuş. Nilgün’ün camdan atıldığına inanıyorum. Kağan’ın (Nilgün Marmara’nın eşi Kağan Önal) general olan babasından şüpheleniyorum. Nilgün’ü pencereden atmak üzere bir askerin tutulduğunu düşünüyorum. Savcı yeniden olayı açmak istemiş ancak annesi korktuğu için olayın üstü o şekilde kapanmış.”
Kağan Önal ve Nilgün Marmara’nın arkadaşları ve bu açıklamalara elbette tepki gösterdi. Cezmi Ersöz, konuyla ilgili şunları ifade etti:
“Nilgün’ün birtakım dedikodularla yıpratılmasına göz yumamam. Nilgün olayında Ece Ayhan’a büyük haksızlık yapıldı. Nilgün, Ayhan’ı çok severdi ve dostlukları büyüktü. 20’li yaşlardan itibaren intiharı düşünüyordu. Bir ara İskenderiye’ye gitti ama mutlu olamadı. Döndüğünde bana dedi ki: ‘Cezmi, düşlerimin İskenderiyesi’ni bulamadım.’ Yüzünde ölüm ifadesi vardı son zamanlarda. Tedavi için gittiği psikiyatrisi taciz etti onu; o durum daha çok yıktı. Alkol ile birlikte antidepresan alıyordu. Bahariye’de karşılaştık; yanında eşi vardı. Kulağıma ‘Cezmi çok hastayım’ dedi. Biyolojik hastalık algıladım. Ama çökmüş vaziyetteydi. 3-4 ay sonra intihar etti. İnsanlar komplo teorilerine meraklı, Nilgün’ü kim atacaktı ki?”
Nilgün Marmara’nın Kaleminden Dökülenler
Son olarak yazımızı, Nilgün Marmara’nın en güzel dizeleriyle bitirelim:
Sahneden çekilirken yaşamıma karışmış herkesi selamlıyorum.
Bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşemiyorum, kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer…
Azımsanmayacak kadar ölmüşüm! Azımsanamayacak denli ölüyüm!
İyi ki doğdun Nilgün Marmara! Öyle güzelsin ki, kuş koysunlar yoluna ?
Sadece 28.